Geçmişten Günümüze Kapadokya Tarihi

Güzel manzarası kadar zengin Kapadokya tarihi ile tarih severler için vazgeçilmez bölgelerden birisidir. İnsan yerleşiminin Paleolitik dönemde başladığı, bilinen en eski yerleşim yerlerinden olan Kapadokya bölgesi birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. İlk olarak Hititlerin hüküm sürdüğü bu topraklar, sonraki dönemlerde Hristiyanlar için bir sığınak haline gelmiştir. Hristiyanlık dini ve dinin kuruluşu açısından oldukça önemli ve kutsal bir bölgedir.

Medeniyetlerin, dinlerin ve nice tarihin birleştiği Kapadokya bölgesi, coğrafi zenginliklerini anılar ve eserlerle süsleyerek günümüzdeki muhteşem halini almıştır. Tatil döneminizde Kapadokya’yı tercih ederek hem Kapadokya tarihi yerleri ziyaret edebilir hem de olağanüstü coğrafyanın sizi büyülemesine izin verebilirsiniz. Kaliteli bir tatil ve tarihi bir birikim kazanmak isteyenlerin tercih edebileceği bir bölge olan Kapadokya, yılın her mevsiminde sizinle tarihini ve güzelliğini paylaşmaya hazırdır. Kapadokya tarihi, dünya üzerinde ağırladığı sayısız medeniyetleri ve tarihi eserleriyle ilgili öğrenmek istedikleriniz ve çok daha fazlası için yazımızın devamına göz atabilirsiniz.

Kapadokya Tarihi ve Kültürü

Kapadokya’nın tarihinden bahsetmeden önce tarih boyunca ‘Kapadokya’ olarak isimlendirilen alanın tam olarak hangi sınırlarda olduğunu açıkça belirtmek gerekmektedir. Roma İmparatoru Agustus döneminde, coğrafyacı Strabo tarafından kaleme alınan Geographika isimli eserde Kapadokya’nın o zamanki sınırlarından bahsedilmektedir. Bu esere göre Kapadokya, güneyde Toros Dağları, batıda Aksaray ve doğruda Malatya ile birlikte kuzeyde Karadeniz’e kadar uzanan büyük bir alanı kapsamaktadır. Günümüzde ise Kapadokya’nın sınırları 250 km2’lik bir alana yayılmış bölgeden oluşmaktadır. Özellikle Nevşehir olmak üzere Kırşehir, Niğde, Kayseri ve Aksaray illerine yayılan bölge günümüzde Kapadokya olarak kabul edilmektedir.
Geçmişten günümüze Kapadokya’nın kapsadığı sınırların büyüklüğü düşünülürse, Kapadokya tarihinin de oldukça zengin olduğu söylenebilmektedir. İnsan yerleşimlerinin Paleolitik döneme kadar uzandığı bilinse de, Kapadokya’nın yazılı tarihi Hititler dönemi ile başlamaktadır. Tarihin en önemli ticari yollarından biri olan İpek Yolu’nun kavşaklarından biri olan Kapadokya, tarih boyunca pek çok kültürü de üzerinde yaşatmıştır.

Dönemlere Göre Kapadokya Tarihi

Asurlular

Ticari olarak önemli bir konumda bulunan Kapadokya’ya da Asurluların deyişine göre ‘Katpatuka’, tarihin bilinen ilk ticari örgütlerinin temellerinin atıldığı bölgedir. Asurlulara uzun bir süre ev sahipliği yapmıştır. Asurlular tarafından kurulan ve tarihte ilk ticari örgütler olarak kabul edilen Küllütepe ve Hattuşaş Pazar yerleri Kapadokya bölgesi üzerinde yer almaktadır. Yalnızca ticari atılımları değil, aynı zamanda Mezopotamya sanatını da Anadolu’ya taşıyan yine Asurlular olmuştur. Asurluların, Kapadokya topraklarındaki yaşamı M.Ö. 3000-1750 yıllarına denk gelmektedir.

Hititler

Kapadokya toprakları üzerindeki en önemli medeniyetlerden bir diğeri de Hititlerdir. Bölgenin tarihi bir kimlik kazanmasına büyük katkıları olan Hitit devletinin hüküm sürdüğü dönemler M.Ö 1750-700 tarihleridir. Yazılı tarihi başlatan ve sanat alanında Kapadokya’yı geliştiren bu medeniyet, aynı zamanda yeraltı şehirlerinin de kurucusudur.

Günümüzde havalandırma sistemleri ve yaşam alanları ile hala insanları şaşırtmaya devam eden yeraltı şehirleri Hititler döneminde kurulmuştur. Savunma amaçlı olarak geliştirilen bu büyük şehirler, eşsiz mimarisi ile görenleri büyülemeye devam etmektedir. Hitit medeniyeti süresince, Kapadokya üzerinde birçok yazılı anıt bırakılmış ve tarihi bilgiler günümüze kadar ulaşmıştır. Başkentleri Hattuşaş olan bu medeniyetin diğer en önemli iki şehri ise Alişar ve Alacahöyük’tür. Ancak, diğer her şey gibi Hitit medeniyetinin bu muhteşem topraklardaki varlığı da sonsuza kadar sürmemiştir.

Kapadokya Paşabağ

Frigler

Kapadokya tarihinde Friglerin sahneye çıktığı dönem, en karanlık dönem olarak bilinmektedir. Hitit medeniyetinin kurduğu önemli şehirleri yıkarak Hitit devletinin yıkan devlette yine Friglerdir. Yani, Hitit İmparatorluğunun çöküşüyle birlikte Kapadokya toprakları karanlık bir döneme girmiştir. Pers işgaline kadar Geç Hitit dönemine ev sahipliği yapmaya devam etmiştir. Frigler, Asurlar ve Hititlerden geriye kalan medeniyetlerin bir araya gelerek bir dönem Tabal Krallığını oluşturduğu da yazıtlardan edinilen bilgiler arasındadır.

Pers Krallığı

Hitit medeniyetinin zayıfladığı ve nihayetinde Pers işgaliyle yıkıldığı dönem, Kapadokya için yepyeni bir tarihin başlangıcı olmuştur. Bölgeyi işgal ederek hâkimiyeti altına alan Persler, Kapadokya’daki atlardan öylesine etkilenmişlerdir ki, bu bölgeyi kendi dillerinde ‘Güzel Atlar Ülkesi’ anlamına gelen Kapadokya ile isimlendirmişlerdir. Dini inançları açısından Persler, Zerdüştlüğe yani ateşe tapmaya inanmaktaydı. Kapadokya bölgesi de yanardağlar açısından zengin olduğu için nihayetinde Persler için dini bir öneme sahip olmayı başarmıştır. Günümüzde de Kapadokya At Turu, bölgeyi ziyaret eden turistlerin en çok ilgi gösterdiği aktivitelerdendir.
M.Ö. 332 yılına kadar Kapadokya bölgesinde huzurla hüküm süren Persleri yerinden eden ve tarihin gidişatını değiştiren bir diğer hükümdar ise Büyük İskender olmuştur. Persleri yenerek bölgeyi hâkimiyeti altına almak isteyen Büyük İskender’in halkın direnciyle karşılaştığı bilinmektedir. İşte bu dönemde Kapadokya Krallığı olarak bilinen krallık dönemi başlamıştır.

M.Ö. 3.yüzyıl sonlarına doğru bölgede Romalıların varlığının hissedilmesiyle birlikte Kapadokya Krallığı’nın hâkimiyet gücü azalmaya başlamıştır. Öyle ki Kapadokya krallarının hükümdarlığı Romalı generallerin gücüne bağlanmıştır. İstedikleri kişiyi tahta çıkaran ve aynı şekilde tahttan indirebilen Romalıların Kapadokya üzerindeki gücü zaman içerisinde artmaya devam etmiştir. Netice M.S 17 yılında, son Kapadokya kralının ölmesiyle birlikte bölge, tamamıyla Roma hâkimiyeti altına girmiştir.

Kapadokya Tarihi

Kapadokya At Turu

Roma İmparatorluğu

Kapadokya Krallığının yönetimsel sıkıntıları ve hâkimiyet savaşları, Kapadokya’nın Roma’ya bağlanması ile büyük ölçüde son bulmuştur. Roma İmparatorluğu için Kapadokya, ticari ve coğrafi olarak oldukça önemli bir bölge olmuştur. Romalıların Ege’ye ulaşma ve batıya yönelme hedeflerinde Kapadokya’nın stratejik önemi oldukça fazladır.
Kapadokya bölgesinin dini önem taşımaya başladığı asıl dönemde yine Bizans İmparatorluğu dönemidir. Hristiyanlığın, Bizans içerisinde yayılmaya başlaması ve devletin Hristiyanlığa karşı çıkması ile birlikte Kapadokya bölgesi bir sığınak haline gelmiştir. Saklanmaya elverişli coğrafyası ile özellikle Göreme çevresi ve Kayseri bölgelerine Hristiyanlar göç etmeye başlamıştır. Böylelikle Kapadokya, Kayseri piskoposu Aziz Basil’in öğretileriyle birlikte Hristiyanlığın yayıldığı önemli coğrafyalardan biri olmuştur.
Roma İmparatorluğunun bölünmeye başladığı dönemlerde Kapadokya bölgesinin Doğu Roma etkisi altında kaldığı bilinmektedir. Zayıflayan Roma devletinin hâkimiyeti kaybetmesinin ardından bölge kısa bir süre Sasanilerin himayesi altında kalmıştır. Ancak 651 yılında Halife Osman tarafından Sasanilerin yıkılmasıyla birlikte bölgeye bu sefer Arap akınları başlamıştır.

Selçuklu Dönemi

Bizans devletinin gücünü kaybetmeye başladığı dönemde Selçuklu devleti ile yaptığı Malazgirt Savaşı sonucunda Anadolu’da yeni bir dönem başlamıştır. 1071 yılında Anadolu’ya giren Selçukluların, 1082 yılında Kayseri’yi fethetmesiyle birlikte Kapadokya’da Selçuklu hâkimiyeti başlamıştır.
Uzun yıllar boyunca Hristiyanlığın önemli merkezlerinden biri olan bölgeye, Müslüman Türklerin gelmesiyle dini çeşitliliklerin başladığını söyleyebiliriz. Müslüman ve Hristiyanların bölgede oldukça iyi anlaştığı Aziz George Kilisesi’nin fresklerinde 2.Mesut’tan övgüyle söz edilmesinden anlaşılmaktadır.
13.yüzyılın sonlarına doğru Selçuklu devletinin zayıflamasıyla birlikte Anadolu Beyliklerinin ortaya çıktığı bilinmektedir. Bu dönemde en hareketli zamanlarını yaşayan Kapadokya bölgesi için en vurucu darbe ise Moğollardan gelmiştir. 1308 yılında Moğol istilası sırasında Kayseri’nin yakılıp yıkıldığı ve pek çok tarihi değerin kaybedildiği bilinmektedir. Moğol istilasıyla birlikte bölgedeki hâkimiyet oldukça zayıflamış ve Selçukluların tamamen topraklardan çekilmesine sebep olmuştur.

Osmanlı Devleti

Selçuklu devletinin zayıflaması, düzensiz beylikler dönemi ve Moğol istilası ile Kapadokya bölgesi ciddi anlamda güç kaybetmiştir. Yorulan toprakların yeniden sakin ve barış dolu döneme geçmesi Osmanlı devletinin topraklarda hüküm sürmesiyle başlamıştır. Dinler arasında birlik ve beraberliği sağlayarak bölgeye uzun süreden sonra huzur getirenler yine Osmanlılar olmuştur. İmarın başladığı bu dönemde Kapadokya bölgesi bir şehir olarak gelişmeye başlamıştır. Kapadokya bölgesine yapılan camiler, külliyeler ve çeşmelerde, bu dönemde bölgeye verilen önemi göstermektedir.
1924-1926 yılları arasında gerçekleştirilen nüfus mübadeleleriyle Hristiyan halkın büyük bir kısmı Kapadokya’dan ayrılmıştır. Cumhuriyet döneminde de gelişimini sürdüren bu bölge, büyük yatırımlarla önemli turizm mekânlarından biri olmayı başarmıştır.

Kapadokya Tarihi Eserler ve Tarihi Yerler

Kapadokya’nın yüzyıllar boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yaptığını söyleyebiliriz. Tüm bu kültürel alışverişler, farklı hükümranlıkla birlikte Kapadokya bölgesinin medeniyete ve tarihe doymuş bir toprak olduğunu söylenilebilmektedir. M.Ö. 3000’li yıllarda başlayan ticari gelişmelerle insani yerleşimlerin kurulduğu bu bölgedeki birçok tarihi eser günümüze ulaşmayı başarmıştır.
Bu tarihi eserleri kronolojik açıdan incelemek gerekirse, ilk olarak Hititler tarafından inşa edilen yeraltı şehrini örnek olarak verebiliriz. Günümüzde yalnızca 8 katı ziyarete açık olan bu yeraltı şehrinin önemli tarihi mekânlar biri olduğu bilinmektedir.
Tarihi eserler açısından Kapadokya’nın en çok gelişim gösterdiği dönem Roma İmparatorluğu dönemidir. Hristiyanlığın yayılmaya başlamasıyla, özellikle sığınak olarak kullanılan Kapadokya bölgesine pek çok kilise inşa edilmiştir. Yılanlı Kilise, Tokalı Kilisesi ve El Nazar Kilisesi ilk dönem Hristiyanlığın önemli tarihi eserleri arasında gösterilebilir. Özellikle bu kiliselere işlenen freskeler tarihi açıdan büyük ölçüde önem taşımaktadır.

Selçuklu dönemine ait tarihi eserlerde ise yaygın olarak kale, kervansaray ve cami oluşumları görülmektedir. Bu dönemde inşa edilen Sarıhan Kervansarayı, Alaaddin Cami ve Altıkapı Türbesi önemli tarihi eserler arasında gösterilebilir.  Osmanlı dönemine gelindiğinde ise şehre birçok yeni yapının inşa edildiği görülmektedir. Avanos’ta bulunan Ulu Cami ve Gülşehir’deki külliyelerde Osmanlı dönemine ait tarihi eserlere örnek olarak verilebilmektedir.

Kapadokya Tarihi

Kapadokya Derinkuyu Yeraltı Şehri

Kapadokya’nın Hristiyanlık Tarihi Açısından Önemi

Yukarıda bahsettiğimiz kronolojik akışta Kapadokya için 2 önemli dönüm noktası bulunmaktadır. Nevşehir Kapadokya tarihini kökten değiştiren bu iki gelişmeden ilki, Kapadokya’nın Hristiyanlığın bir sığınak noktası olmasıdır. İkincisi ise Selçuklular ile birlikte Anadolu’ya Türklerin girmesidir. Kapadokya’nın tarihi ve oluşumu açısından Hristiyanlığın büyük önem taşıdığı söylenebilir.
Yeni olan her şeyde olduğu gibi, Hristiyanlık dininin Roma’ya gelmesi de ilk başlarda kabul görmemiştir. 379 yılında Hristiyanlık resmi din olarak kabul edilene kadar, insanların dini fikirlerini saklaması ve saklanması bir zorunluluk haline gelmiştir. Hristiyanlık inancının Roma İmparatorluğunda kabul görmesi aşamasında Kapadokya’nın yeri önemlidir.
Hristiyanların dini öğrenmek ve yaşamak için Kapadokya’ya gelerek sığındığı bilinmektedir. İmparatorluğun yasaklarından kaçarak bölgeye yerleşen Hristiyanların, Kapadokya’ya dini açıdan çok büyük katkıları olduğu bilinmektedir. Özellikle engebeli arazisi ile Göreme’ye yerleşen Hristiyanların bıraktığı izleri günümüzde de görebilmek mümkündür. Kapadokya’nın Hristiyanlık tarihi açısından önemini anlayabilmek ve hissedebilmek için Göreme Açık Hava Müzesini ve Ihlara Vadisi mekanlarını ziyaret edebilirsiniz. Bu dönemlerde inşa edilen kiliselere işlenen fresklerden Hristiyanlığın gelişimine görebilir ve sanatın güzelliğine eşlik edebilirsiniz.

Kapadokya Tarihi Eser Midir? Doğal Güzellik Midir?

Kapadokya’yı görenlerin bu soruya verebileceği cevap kesinlikle şöyle olacaktır; ‘İkisi de!’ Kapadokya’nın doğal güzelliği, yaklaşık olarak 60 milyon yıl önce yanardağların püskürttüğü lav ve küller ile başlamıştır. Erciyes, Hasan Dağı ve Güllü Dağ’dan püskürtülen lav ve küllerin yumuşak bir tabaka oluşturduğu bilinmektedir. Bu yumuşak tabakanın yüzyıllar boyunca şekil almasıyla Kapadokya’nın günümüzdeki doğal güzelliği oluşmuştur.
Kapadokya için ‘doğal bir tarihi eser’ dersek hata etmiş olmayız. Kapadokya bölgesi, zaman içerisinde ticari, dini ve sanatsal açıdan önem kazanarak günümüzdeki eşsiz haline ulaşmıştır. Kapadokya’ya gittiğiniz zaman doğal güzelliği keşfederek coğrafyayı keyifle inceleyebilirsiniz. Doğal güzelliğinin yanında tarihin bıraktığı güzel izleri görebilir ve medeniyetlerin varoluşuna eşlik edebilirsiniz. Bir tatilden ve geziden bekleyebileceğiniz pek çok konsepti Kapadokya bölgesinde deneyimlemeniz mümkündür. Tarih, sanat ve medeniyetle birlikte eşsiz bir manzara isteyen kişilerin vazgeçemeyeceği tatil mekânlarından birisidir.
Kapadokya’nın her mevsimde size sunacağı başka güzellikleri deneyimleyebilirsiniz. Gün batımının ve peri bacalarının manzarasına bakarak çayınızı yudumlayabilirsiniz. Tarihi güzellikleri gezerek geçirdiğiniz bir günün sonunda taş otel odanızda günü noktalayabilirsiniz. Her adımında doğal bir güzellik ve tarihi birikim olan Kapadokya’nın her parçasını çok seveceksiniz.

Kapadokya UNESCO Dünya Miras Listesi’ne Alınma Tarihi

Böylesi bir güzelliğin, doğa ve tarihin buluştuğu Kapadokya’nın önemli bir miras olduğu konusunda hepimiz hemfikir olabiliriz. Bizim gibi düşünen UNESCO, Kapadokya ve Göreme Milli Parkı’nı 26 yıldır koruma altında tutmaktadır. Dünya miraslarını koruyarak gelecek nesillere aktarmak amacıyla 6 Aralık 1985 tarihinde Kapadokya bölgesi miras listesine alınmıştır.

Dünya Mirası Listesi’ne alınarak koruma altında tutulan bölgeler arasında Ürgüp, Göreme, Uçhisar, Çavuşin ve Derinkuyu yeraltı şehri, Avanos’un bir bölümü ve Mustafapaşa bulunmaktadır.  Özellikle Göreme Milli Parkı içerisinde yer alan çok sayıda kilise, şapel ve manastırlar, keşişlerin hücreleri ve şarap yapım yerleri koruma altına alınmıştır. Bölgenin doğal dokusunu ve tarihi eserleri korumak için Kapadokya bölgesi düzenli olarak restorasyona alınmaktadır. Doğal bir güzellik olmasının yanında önemli tarihi dönemlere şahitlik eden bu bölgenin korunarak gelecek nesillere aktarılmasında birlik olarak çalışmamız gerekmektedir.

Kapadokya Tarihi

Kapadokya Göreme Açık Hava Müzesi

Kapadokya Şarap Tarihi

Kapadokya’dan bahsedildiği zaman akla ilk olarak turizm ve peri bacaları gelebilir. Ancak Kapadokya bölgesi aynı zamanda Türkiye’nin en zengin üzüm bölgelerinden birisidir. M.Ö. 7.yüzyılda resmedilen İvriz Kaya kabartmalarında üzüm salkımlarının dikkat çektiğini söyleyebiliriz. Bu durumda üzüm bağlarının ve şarap tarihinin de M.Ö. dönemlerine kadar dayandığı sonucunu çıkarabiliriz.
Kültürün temel bir yapı taşlarından biri olan şarap, Kapadokya tarihinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Öyle ki Kapadokya’nın kuzeyinde bulunan kral mezarlarında içi şarap dolu altın kaplar bulunmuştur. Kapadokya’nın köklü bir şarap tarihine sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle Kapadokya’da şarap yalnızca bir içecek değil tarihi bir varlıktır.
Kapadokya’nın Ürgüp bölgesinde oldukça geniş üzüm bağlarına ve 16 değişik üzüm türüne rastlamak mümkündür. Bu üzüm çeşitleri arasında en bilinenlerinden biri ise Emir üzümüdür. Bu üzüm çeşidinden yapılan şarapları Hititler ve Romalılar döneminde yalnızca hükümdarlar içebilmekteydi. Kapadokya’nın en önemli üzüm çeşidi olan Emir üzümünden üretilen beyaz şaraplar oldukça meşhurdur. Ayrıca kolay içimli, asidi yüksek ve lezzetli olduğu bilinmektedir. Eğer sizde bir şarap tutkunuysanız Kapadokya turları ile önemli şarap fabrikalarını gezebilirsiniz. Eylül ayında yapılan Ürgüp Bağ Bozumu festivalinin de tam aradığınız şey olduğunu söyleyebiliriz!

Kapadokya Tarihi Kısaca

Yazımızda Kapadokya hakkında birçok tarihi bilgiye yer vererek Kapadokya’nın günümüzdeki haline ulaşmasına eşlik ettik. Kapadokya tarihini kısaca özetleyerek zihinlerimizde oluşan kronolojik akışı özetle düzenleyebiliriz. Kapadokya’nın, 60 milyon yıl önce yanardağlardan püskürtülen lavlar ve küllerle coğrafi yapısının oluşmaya başladığını söyleyebiliriz. Kapadokya tarih boyunca önemli ticari noktalara olan yakınlığı nedeniyle birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. İnsan yerleşimlerinin Paleolitik dönemde başladığı Kapadokya’daki bilinen ilk medeniyet Asurlulardır. Asurluların ticari örgütlenmeler ile değerlendirdiği bu topraklar, ardından Hititlerin ana vatanı olmuşlardır. Yüzyıllar boyunca Hitit medeniyetinin yaşadığı Kapadokya bölgesi Friglerin istilaları ile güç kaybetmeye başlamıştır.
Perslerin istilasına yenilen Geç Hitit Döneminin ardından Kapadokya’da krallık dönemi başlamıştır. Büyük İskender’i kabul etmeyen halk tarafından bu dönemde Kapadokya Krallığı kurulmuştur. Ancak  Romalıların boyunduruğundan kurtulamayarak kısa süre içerisinde Roma yönetimine girmiştir.
Roma İmparatorluğunun hâkimiyeti döneminde Kapadokya bölgesi, Hristiyanlığın önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir. Hristiyanlık dininin yayıldığı, önemli kiliselerin inşa edildiği bu dönem Kapadokya için bir dönüm noktasıdır. Roma İmparatorluğunun zayıflayarak bölünmesinin ardından Anadolu’ya Türkler girmiştir. Selçuklu Devleti ile birlikte Anadolu’da, Türk varlığı ve medeniyeti oluşmaya başlamıştır. Bu dönemi Selçukluların yıkılması ve Anadolu beyliklerinin kısa süreli oluşumları takip etmiştir. Ardından Kapadokya, Moğol istilası ile en kötü zamanlarını yaşamıştır. Özellikle Kayseri bölgesinin büyük hasar aldığı bu istila ile tüm Anadolu zor zamanlar geçirmiştir.

Nihayet Osmanlı Devletinin kurulması ile birlikte Kapadokya bölgesi tekrar yapılandırılmaya başlanmıştır. Yapılan kervansaraylar, camiler ve külliyeler bu dönemde bölgeye ne kadar önem verildiğini göstermektedir. Cumhuriyet döneminde, nüfus mübadeleleri ile Hristiyan halkın büyük bir çoğunluğu Kapadokya’dan ayrılmıştır. 1985 yılından beri Kapadokya bölgesi UNESCO tarafından koruma altında olan Kapadokya bölgesi, yılda 2 milyonu aşkın turist ziyareti ile ülkemizin en önemli turizm merkezlerinden biridir.

Kapadokya Tarihi

Kapadokya Hayal Vadisi Devrent

Leave A Comment